Balık durumları
09 Ekim 2012, 12:20
Balık durumları
Balık almayı da severiz yemeyi de severiz diyenlere inanmayın tamamı yalan. Neden mi geçen hafta Küçüksu da ki Öğretmen evinde oturuyorken yan masadan bildik bir muhabbet. Garsona balık siparişi verecek olan bey soruyor bilinçli tüketici ya kendisi Çipura deniz mi çiftlik mi anlarmış gibi. Aslında menüde Çipura 15 tl yazıyor ama o yine de soruyor deniz mi diye. Tabi Lüks restoranlarda deniz de var çiftlik de var numarasıyla birini 35 e diğerini 75 e satabiliyor.
Tabi bilinçli tüketicimizin şu bilgilerden haberi yok ama okuyucularımızın olsun istedik. Denizlerdeki çiftliklerde 2005 yılında 69 bin ton balık üretiliyordu, 2011 yılında 88 bin ton balık üretildi. 2011 yılında denizlerde avlanan levrek miktarı 316 ton iken, çiftliklerde üretilen levrek miktarı 47 bin ton. Denizlerden avlanan çipura 700 ton iken, çiftlik çipurası üretimi 32 bin ton.
Yani aradaki fark 50 kat masanızda Deniz çipurası görmeniz bir hayal. Levreğe gelince o da öyle ama ithalleri de var biraz organik beslenen kırmızıya çalan Levrek türleri var daha lezzetli gerçekten uyanıklar şimdilerde deniz Levreği diye onları satıyorlar. Balık çiftlikleri olmasa balık tüketimimiz çok düşük olacak belli ki. Yaz aylarında sardalya olur kilosu 7 tl den pek çok sefer aldım yazın balığa hasret kalmadık anlayacağınız. Yıkadıktan sonra tuzla ovun öyle kızartın harika olur.
TÜİK rakamlarına göre 2010 yılında 80 bin ton deniz ürünü ithal etmişiz. 2010 yılında hamsi ve çaça dışı deniz balığı üretimi 113 bin ton, çiftlik balığı üretimi 88 bin ton idi.
Lagos balığı Senegal’den, mercan ve barbunya Gine ve Mısır’dan ithal ediliyor. Dil balığı Senegal’den getiriliyor. Uskumru, mezgit, Norveç’ten ithal ediliyor. Somon’un tamamı Norveç balığı. Norveç’ten donmuş olarak uskumru, mezgit ithalatı da var. Karidesler Endonezya, Tayland, Vietnam ve Çin’den getirtiliyor. Istakoz, Amerikan ıstakozu. Kalkanı Bulgaristan ve Romanya’dan getirenler var. Trança, granyöz, sinarit balıkları değişik ülkelerden getirtiliyor. Piyasada bu mevsimde satılan kalkan Norveç ve İspanya’daki çiftliklerden getirtiliyor.
Kişi başı balık tüketimi Türkiye’de yılda 8 kg. Dünya ortalaması 16 kg. Avrupa ortalaması 22 kg. Neden? Denizlerimizde balık kalmadı da ondan. İthal balık ve çiftlik balığı olmasa kişi başı balık tüketimi daha da aşağılara inecek.
Deniz balığı üretimi 2006 yılında 409 bin ton, 2007 yılında 518 bin ton, 2008 yılında 395 bin ton, 2009 yılında 380 bin ton, 2010 yılında 399 bin ton, 2011 yılında 432 bin ton oldu.
Hamsi ve çaça dışında denizlerden çıkan balık 2005 yılında 190 bin ton iken 2011 yılında 116 bin tona geriledi.
Belli balık çeşitleri giderek yok oluyor. Örneğin 2005 yılında 70 bin ton palamut ve torik avlanıyordu, 2011 yılında denizden çıkan palamut ve torik miktarı 10 bin tona düştü. Denizden 18 bin ton lüfer avlanıyordu, 2011 yılında 3 bin ton lüfer avlanabildi. Denizden çıkan uskumru miktarı 2005 yılında 781 ton iken 2011 yılında 147 ton oldu.
Denizler kurumadı, biz denizin dibini tarayarak balıkları kuruttuk. Şimdilerde bizim balıkçılarımız, açık deniz balıkçılığında kullanılan dev tekneler, görüntülü aletler, çarşaf gibi ve de delikleri küçücük ağlarla büyük küçük deniz ürünlerini topluyorlar.
Umarız son yıllarda avlanma yasakları ve ağ derinliğinin 24 metre ye indirilmesi balık neslinin devamını sağlar. İlk ışıklar bu yönde bu yıl Palamut bol hamsi de bol alın bol bol yiyin.
Balığın birde tarladan çıkanı var
Tarlada balık! Denize uzak bizim köyler. Artezyenle çıkan su, deniz suyuna çok yakınmış. Tuzlu yani. Tarlaya kurulan balık havuzu bu suyla dolduruluyor. Kirlenen su yine toprağa veriliyor. Milas'ın tüm köylerinde, tarlada çupra- levrek yetişiyor artık.'
Yetkililer ne diyor bu işe?
'Kimse gelmiyor ki! Birkaç uzmana sorduk. Yakında toprağınız, yeraltı sularınız kirlenir; hastalık başlar, tarım yapamazsınız dediler. Onca ilaca artezyen mi dayanır? Köylü tarımdan kazanamıyordu, şimdi cebine para giriyor. Ne toprağı düşünüyor ne suyu!'
Haberi teyit için gittiğim tüm köylerde aynı manzarayla karşılaştım: Tarlaların ortasına kurulmuş iptidai havuzlar, havuzun çevresinde gezinen tavuklar, tel örgüyle çevrili havuzları koruması için ağaçlara bağlanmış köpekler...
Balık restoranlarında 'Çupra deniz mi çiftlik mi?' diye sorardık eskiden. Artık buna bir soru daha ekleyeceğiz anlaşılan, 'Bu çupra hangi tarladan?'
İlköğretim Okullarında durum
Bildiğiniz gibi ilköğretim okullarında 1. sınıfa başlama yaşı 7 idi 6.5 yaşlar da 1.sınıfa gidebiliyordu.Bu yıl yeni bir yasa ile 6 yaşlarda ilköğretime gidecek ve bu isteğe bağlı değil zorunlu. Yani bu yıl okullarda 2 şube 4 sube açan okullar ikişer katı 1.sınıf şubesi açmak zorunda kalacak. Seneye sadece 6 yaş grubu başlayacağı için iki kat başvuru olmayacak ama bu sefer 2. Sınıflar Türkiye çapında iki kat fazla olacak.
8 yıl sonra ise liselere geçiş sınavına iki kat 8.sınıf öğrencisi olacak onların gidebileceği liseler hazır mı acaba diye sorasım geliyor. Bundan 12 yıl sonra bu yıl ilköğretime başlayanlar hep birlikte üniversite sınavına girecekler.
Kim derse desin ben ne LYS nin nede OGS nın kalkacağına inanmıyorum. Siz Galatasaray Lisesi ile Haydarpaşa Lisesinin eğitim kalitesini Çengelköy Lisesi ile eşitleyemediğiniz sürece sınavlar da olacak dershaneler de.
Gelelim esasen bölgemizin okul sorununa her yönetici Çengelköy ve çevresinde ki ilköğretim ve lise ihtiyacının farkında. Bu projelerin bir tanesi de Ata 2 nin 5500 metrekarelik okul alanı. Üsküdar belediyesinin sonsuz desteği ile o parselin ifrazı yapıldı ve İl Özel idaresine devri için 1 yıldır uğraşılıyor. Vakıflar Bankası ipoteklerini türlü bahanelerle kaldırmayarak okul alanın devrini ve yapılmasını engelleyip duruyor. Araya kimler girmedi ki hala çözümlenemedi. Gazetemiz yayınlanırken hala bir gelişme olmazsa Ata 2 kooperatif başkanı Mehmet Öncü ile yaptığımız söyleşiyi sayfalarımızda bulabileceksiniz.
Bu haber 1877 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI