Mehmet Sadi bey (Şair güfte Yazarı)

Mehmet Sadi bey (Şair güfte Yazarı)

Tarih 12 Ocak 2012, 15:31 YazdırBu haberi yazdır

Mehmet Sadi bey Kireç kapısı gümrük arayacısıbaşı Hacı ali efendi nin oğludur. 1839 da İstanbulda doğmuştur. Çengelköy deki konağı musiki severlerle dolup taşan bir Çengelköy lüdür.

Mehmet Sadi bey (Şair güfte Yazarı)
Mehmet Sadi bey Kireç kapısı gümrük arayacısıbaşı Hacı ali efendi nin oğludur. 1839 da İstanbul’da doğmuştur. Çengelköy deki konağı musiki severlerle dolup taşan bir Çengelköy lüdür.
Mehmet Sâdi Bey, adı edebiyat kitaplarına pek geçmemiş, çok az bilinen, çok az tanına bir şair, güçlü bir güfte yazarı… Şiirlerini, Hacı Arif Bey ve Şevki Bey başta olmak üzere bir çok besteci bestelemiş. 1839 yılında İstanbul’da Çengelköy’de doğmuş, çeşitli devlet görevlerinde bulunmuş ve 1902 yılında Beylerbeyi’ndeki evinde ölmüş. Şiirlerini Gülşen-i Âsâr adındaki “Divançe”de toplamış. Ünlü halk müziği sanatçısı Sâdi Yaver Ataman’ın dedesi oluyor.
Devrinin özelliği gereği şiirlerinde, klasik formla yeniyi birleştirmiş kendisine özgün eserler ortaya çıkartmış. Güftesi Mehmet Sâdi Bey’e ait bestelerden bir demet sunmak istiyorum. Şevki Bey’in Uşşak makamında bestelediği, çok sevilen, çok beğenilen ve musiki meclislerinin şah eserlerinden, “Gülzâra nazar kıldım…” sözleriyle başlayan şarkını güftesi:
 Gülzâra nazar kıldım, vîrâne misâl olmuş;
Seyrân ü safâlar hep bir hâb ü hayâl olmuş.
Güller sararıp solmuş, bülbülleri lâl olmuş,
Gam mevsimidir şimdi, zevk emr-i muhâl olmuş.
Sabr et gelir ol demler kim ehl-i dilânındır,
Derd üstüne derd olmaz, derd şimdi hazânındır.
 
Şu anlam verilebilirmiş: “Gül bahçesine baktım viraneye dönmüş. Yaptığımız gezintiler, eğlenceler sadece hayal olmuş. Güller sararıp solmuş, bülbüller susmuş. Sabret eski günler gelir. Şimdi gam mevsimi. Tad almak imkansız. “
 
Şimdi sırada Hacı Arif Bey’in Nihavend bir eseri var.
 
 Bakmıyor çeşm-î siyeh feryâde,
Yetiş ey gamze yetiş imdâdeGelmiyor hançer-î ebrû dâdeYetiş ey gamze yetiş imdâde
Anlamı ise: “ Sevgilinin güzel kara gözleri, uğrunda yanıp yakılmama, feryad etmeme hiç önem vermiyor. Ey gamze, ey süzgün tatlı yan bakış, bana yardım et. Hançer gibi iğri, keskik, ince ve güzel kaş da bana yardıma gelmiyor.”
 
Ahmet Özhan’dan defalarca dinlediğimiz, “Güzeller şahı âşıkı böyle perişan bırakmak senin şânına yakışır mı? Efendi, kuldan ihsanı esirger mi? Buyur, bu âşık senin kulundur, ferman senindir” anlamı verebileceğimiz Hacı Arif Bey’in Kürdilihicazkar eseri.
 
 
Düşer mi şânına ey şeh-i hûbân
Bırakmak âşıkı böyle perîşan?
Esirger mi efendi kuldan ihsan?
Buyur, kendi kulundur, emr ü ferman!
 
Şimdi vereceğimiz Uşşak şarkı Şevki Bey’e ait.
Tutuldu dâm-ı zülf-i yâre gönlüm,
Şikâr oldu yine bîçâre gönlüm.
Kapıldı dâne-i ruhsâre gönlüm,
Neler çekti neler âvâre gönlüm.
 
Güfteyi şöyle açıklayabiliriz: “Gönlüm sevgilinin saç kıvrımının tuzağına düştü. Zavallı önlüm, sevgilinin eline düşen bir ava benziyor. Gönlüm bu benin sihrine kapıldı. Avare gönlüm neler çekti neler bir bilseniz?” Sırada Kürdilihicazkar fasılların vazgeçilmez bir eseri var.  Hacı Arif Bey bestelemiş.
 
 Sende acep uşşâka eziyet mi çoğaldı,
Yâ bizde cefâ çekmeye tâkat mi azaldı?
Âşıkların âzâr ile bîtâb ü tüvandır,
Ey kân-ı kerem lütf u inâyet sana kaldı.
 
Şairimiz diyor ki; “Sende aşıklara eziyet mi çoğaldı yoksa bizde cefa çekmeye güç mü azaldı. Sana bağlananlar ilgisizlikten incine incine dayanamaz hale geldi. Ey kerem sahibi, lütufta bulunmak, bizi korumak artık sana kaldı.”
 
Bu haber 1279 defa okunmuştur.
Facebook  Twitter  FriendFeed  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
DİĞER HABERLER