İSTANBUL’UN İNCİSİ ÇENGELKÖY VE ÇINARALTI
Efendim, Çengelköy denilince eskiden, ünlü salatalığı, Osmalı çileği, ham yenen hurması, Sultan Selim inciri, altın ayvası, bağları bahçeleri akla gelirdi.
İSTANBUL’UN İNCİSİ ÇENGELKÖY VE ÇINARALTI
Sevgili Çengelköy, yaş kemale erince, “Haydi çocuklar Çınaraltından bir kayık indirelim, bir Bebek yapalım bakalım Bebek Belediye Gazinosunda kimler var” diyemiyorsuz. Birincisi yaşlar geçkin, ikincisi ise Çınaraltın da kayık ne arar. Eskiden sandallar hamallar iskelesi ve Çınaraltına çekilirdi. Şaka bir yana, temiz havası ve çok kirli deniziyle, hafta sonları İstanbullu’ların uğrak yeri olan tarih kokan Çengelköy, son yıllarda oldukça popüler bir semt haline geldi.
Efendim, Çengelköy denilince eskiden, ünlü salatalığı, Osmalı çileği, ham yenen hurması, Sultan Selim inciri, altın ayvası, bağları bahçeleri akla gelirdi. Oysa şimdi Çengelköy börekçisi, Çengelköy simitçisi, Çengelköy (Edirne) yaprak ciğercisi, Çengelköy yoğurtçusu, Çengelköy Balıkçısı, Çengelköy lokmacısı, Çengelköy kokoreççisi, Çengelköy kebapçısı, Çengelköy tatlıcısı, Çengelköy baharatçısı, Çengelköy Midyecisi... v.s. akla geliyor. Ve Çengelköy’e gelen pek çok İstanbullu gibi ilk durak, tabii ki meşhur Seval Pastanesi ve tarihi Çınaraltı, ancak son yıllarda gerek sahil, ana yol ve gerekse yaya yollarda açılan kafeler de Çengelköy'ün yerli turist potansiyelini yükseltmektedir.
06 Nisan 2018 Pazar günü, Çengelköy'ün ana caddesi, üç ay boyunca kapalı kalacağı için, arabanızı Çengelköy girişinde ki büyük otoparka bırakabilirsiniz. Yaya iseniz, Çengelköy’ün orta yerinden sahile doğru inerek, cami avlusuyla Çınaraltı’nın çay bahçelerini artık iç içe geçmiş ve güzel bir çelişkiyle uyumun simgesi olduğunu göreceksiniz. Camiye yaklaştığınız da yaşlıları, sahile doğru ilerlediğinde gençleri görürsünüz. Çınarın uzayan kolları gençleri hem de namaz saatini bekleyen yaşlıları gölgesi altında barındır. Çaylarını yudumlayan, zeytin ve peynirle ağırlık kazanan kahvaltılarını yapan gençler heyecanlı, neşeli ve yüksek sesle hep sohbet halinde. Üstelik de yer bulmanın bile mucizeye dönüştüğü İstanbul Çengelköy çınaraltı pazarında, gruplar halinde çay bahçesine gelenleri ve gidenleri izlersiniz. Öyle ki, bu grupların öncüleri daha erken gelerek gelecek diğer dostlarının yerlerini sağlama alırlar. Bu koşuşturmaca gece yarılarına kadar devam eder.
Sevgili Çengelköy biz,“Eski Çengelköylüler Gurubu” olarak, Yüksel Çakmak, Ömer Beker, Nurten Başaran, Hikmet Gürkaya, Hüseyin & Sevil Tuna, Ferforje Kadir & Ece, Deniz Alver Tuncer, Günay Okman, Meral Erke, Semih Koçer, Sadık & Nergis Altuğ, Necmi & Fatoş Çelik, gibi dostlarla hemen her hafta sonu burada, çınaraltında buluşmaya çalışırız. Hayatın hızlı akışı, yavaş yavaş sakin ve huzurlu sohbetlere dönüşür. Gruptaki dostlarımızın hemen hepsi çocukluk arkadaşlarımız olduğundan, eski çınaraltında geçen hatıralarımızı ve anılarımızı, köyümüzde ki bu telaşlı koşuşturmayı seyrederek yaşamaya çalışırız. Çınarın geniş hem de çok geniş gövdesine arkamızı verip uzattığımız bu seyirden tekrar sohbete döneriz. Diğer yandan kalkanların yerleri hemen dolar. Çınaraltı’nın garsonları hafta içi hep dinlenmişçesine siparişleri yetiştirmek için koşuşturup durur. Bu aralar İstanbul’un mevsim normallerinin üstünde güneşli harika bir havası var. Dolayısıyla, evinden çocuğunu kapan veya gruplar halinde ki her İstanbullu’lu hafta sonları her fırsatta Çengelköy Çınaraltın da soluğu alır.
Efendim Çınaraltı kırkbeş elli yıl önce, balıkçıların kayıklarının çekek yeriydi. O zamanlar “Yazlık” kavramı gündemde yok iken, hali vakti iyice olan köylüler sandal alarak yazı köyde geçirirdi. Dolayısıyla onların sandalları da buraya çekilirdi. 70’li Yıllarda, rahmetli Mehmet Ak abimiz burayı Üsküdar Belediyesinden kiralayarak uzun süre gazino olarak işletti. O zamanlar “Çınaraltı” yerli değil, yabancı turistlerin gözdesiydi. Her gün Çengelköy iskelesine büyük motorlarla ve Çengelköy iskele meydanına büyük otobüslerle 300- 400 yabancı turist gelirdi. Ne gariptir ki bu turistleri ağırlayacak turizm potansiyeline Çengelköy hazır değildi. O yüzden turistler Seval pastanesi, kuru yemişçi ve Çınaraltında ki yüz kişiyi geçmeyen gazinoda ağırlanırdı. Dolayısıyla bir gün bu musluk tıkanıverdi. Artık turizm potansiyeli eksikliğinden mi yoksa tur operatörlerinin dikkatini başka yerlere çekilmesimiydi (!) bilemiyoruz.
Bu gün çevremiz yine Çengelköy’ün ihtiyarlarıyla çevrili. Bu defa bir başka eski Çengelköylü’yü sohbete ikna etme çabası içindeyiz. Bisikletli rahmetli Turgut abi, yaşı yetmişi aşkın olmasına rağmen o bisikletine binmeye devam etmekte. Biz, “Turgut abi gel bir çayımızı iç” diyoruz ama o Nuh diyor Peygamber demiyor. Engin Ersün ile sohbet ortamızı açıyoruz. Baba Engin, daha sohbetin başında gündemi belirliyor. "Bu Çınar eskiden denize kadar uzanır giderdi. Sonra denize uzayan, büyük dalını kestiler," diyor. Bu dalın kesimi 1965’li yıllarda oluyor. Bu arada bizim gruptan doğma büyüme Çengelköylü Yüksel Çakmak denize doğru uzayan dallarından birinin koptuğunu ve altında kalan kahvecinin öldüğünü söylüyor. Kaza sadece ölümle de atlatılmamış üstelik. Bir de yaralıdan bahsediliyor. Ama işin esası yaralı dedikleri adam şimdi felç. Bunun üzerine Çınarın tehlike saçan uzun kolu budanıyor ve denizle de bağı kesiliyor. Bu kez Semih Koçer’den Çınaraltı’yla ilgili bir detay daha geliyor. Lüfer Semih; "Buralar hep dolduruldu. Eskiden tam çınarın gövdesinin olduğu yere at, katır ve eşek'lerle odun tepelerden getirirlerdi. Fırın, bu hayvanlarla getirilen odunları yakardı” diye anlatıyordu.
Bizim grup, ulu çınarın öldüren dallarından Çengelköy’ün değişimine dönüyordu. Günay Okman’a göre Çengelköy’ün temiz havası İstanbul’un başka hiç bir semtinde yok. Hatta bu havanın bronşit hastalar için çok iyi geldiğini söylüyor. Bir arkadaşının 'QA hastası', rahmetli babası karşı yakadaki diğer çocuklarının yanında kaldığında, rahat edemezmiş ama ne zaman Çengelköy’e gelse şikâyetleri son bulurmuş. Ferforje Kadir; "On Beş yıldır Çengelköy çok kalabalık oldu" serzenişleriyle çınaraltının ihtiyar delikanlıları asıl şikâyetlerine giriş yapıyor. Meral Erke; "Eskiden herkes birbirini tanırdı buralarda. Hatta vapurda kimin nereye oturacağı bile belliydi. Çünkü hep aynı yere aynı kişiler oturur ve yolculuk öyle başlardı" diye anlatımını sürdürüyor. "Bu hava hiç bir yerde yok, Osmanlı zamanına bile ruh sağlığı bozuk hastalara Çengelköy’ün havası tavsiye edilirmiş" diye cümleyi tamamlıyor. Çengelköy’den bahsederiz de bostanlar unutulur mu?
Ömer Beker'in bu konuda da anlatacakları vardı, Ömer; "Bütün zerzevatlar burada yetişirdi. Buranın bahçıvanları Rumlardı. Hurmadan fasulyeye kadar onlar yetiştirirdi. 6?7 Eylül olaylarından sonra Rum komşuların yavaş yavaş Çengelköy ’ den göç ettiklerini gördük. Bu kez Kayhan aldı sazı eline; Çocuklar, “Hatırlamıyor musunuz eski ayazma şenliklerini. Hepimiz sabah erken yukarı ayazmadaki yerimizi alırdık. Ayazma tüm İstanbul’dan gelen Rumlarla dolar taşardı. Köşede bir “Laterna” (kol ile çevrilerek, içindeki çelik levhaların tınlamasıyla çalınan eski bir müzik kutusu) sirtaki çalar, genç kızlar değme dansözlere taş çıkartırcasına oynarlardı. Davetkar bakışlarla içimizi bayıltırlardı. Artık kilisenin çevresinde az sayıda Rum var " diye Çengelköy’ün gerilerde kalan kültürlülüğüne işaret ediyor. Bizlerde birbirimize acı ve elemle bakarak, köyümüzün şu an ki kültürsüzlüğüne işaret ediyoruz. Eee ne yapalım, acı ama gerçek bu, sevgili okurlar.
Çengelköy’ü hep sahil kesiminden konuşulmuş olmanın sıkıntısıyla, birazda yukarılarından söz etme gereği duyuyor Nurten Başaran, ve diyor ki; "Çengelköy’ün yukarıları hep bostan ve bahçeydi. Biz oralar da kışın bostanlara gelen çakallara bile rastlıyorduk. Her yer betona dönüşünce ne çakal kaldı, ne bağ, ne bahçe, ne de bostan" sözleriyle pişmanlıkla birlikte bir özlemle sohbete noktayı koyuyordu. Günay haklı 1987 sayımında 8000 olan Çengelköy’ün nüfusu, şimdilerde neredeyse 240.000 oldu. Nedeni ise Çengelköy’ün zemininin kayalık ve depreme çok dayanıklı olması tabii ki. Bu sefer sohbetin başrolünde bir bizim gruptan Sadık Altuğ var. Sadık; "Elli küsur yıldır buradayım, burası sakin bir köydü. Arabada yoktu, trafikte. Çok çok sahile kayıklar gelir, ulaşımımızı da vapurlarla yapardık" diye, eski günleri yeniden yaşamaya ve yaşatmaya başlıyor. "Çengelköy buram buram çiçek kokardı. İstanbul’un her yerini bilirim. Ne zaman Kuzguncuk’tan bu yana doğru vapur hareketlense ortalığı çiçek kokusu sarmaya başlardı. Çünkü hayat burada başlardı", diyordu ve bu gerçekten doğru bir tesbitti...
Deniz Alver Tuncer sohbet sırasında, Çengelköy merkezinin İstanbul’da en pahalı yer olduğunu sıkıştırmadan da edemiyordu. Deniz; "Çengelköy en güzel yerde ama en pahalı yerde yine burası" dediğinde ise gruptaki bütün arkadaşlar ona hak vermekle kalmıyor, elli yıl önce de Çengelköy böyle pahalıydı diyerek onu tasdik ediyorlardı. Sevil Tuna; "Ancak Çengelköy'ün üst mahallelerin de ulaşım ve fiyat durumu farklı, bu mahallerden İstanbul'un hemen bütün bölgelerine, buralardan otobüs seferleri var ve nedense köyün sahil ve merkez mahallerin de her şey ateş pahası, yukarı mahallelerin de ucuzluk var. Çünkü buralarda gross marketler çoğunlukta". diye konuşuyordu.
Yüksel Çakmak ise; "eski Çengelköy’de sabah tan zamanın da güne, bostancıların, bağ ve bahçelerdeki işleriyle başladığını aktarıryor ve Çengelköy meyve ve sebze iskelesinin her sabah bostan sandıklarıyla dolardı. Çünkü bahçelerden toplanan bu zerzevatlar, vapurla veya yine köye bakliyat ve kuru gıdaları Unkapanı'nından, diğer sebzeleri ise İstanbul hal'inden getiren motorlarla Eminönü erzak iskelesine gönderilirdi” diyerek, bu pahalılığın nedeninin elli altmış yıldır anlaşılamadığını vurguluyordu.
Sevgili Çengelköy, Çınaraltı sohbetinin renkli coşkusu sırasında hemen yanımızdaki rahmetli mısırcı Erhan’ı gözden kaçırmışız. Rahmetli Şerif’in kardeşi olan ve zamanında çok alkol içen ama 10?15 yıldır tövbekâr olan bu arkadaşımız kendini alkolün pençesinden kurtarmakla kalmamış çınaraltında açtığı haşlanmış mısır, patlamış mısır, kestane kebap ve kağıt helva satarak durumunu da düzeltmiştir. Şu an da taze mısırları bir yandan soyuyor, diğer yandan tarihten kalma kazana atıyor. Birbirinden güzel süt mısırlarını tadabilmemiz için sabırdan başka çaremiz yok. 50’li yaşlara yaklaşan Erhan "bu kazanı altmış milyon verip her yıl kalaylatıyorum” diyor. Doğma büyüme Çengelköylü rahmetli Erhan ile sohbet balon alan küçük çocuklar nedeniyle sıklıkla bölünüyor. Halâ içme fırsatı bulamadığımız çayı söyleme vaktinin geldiğini düşünüyoruz. Kalbimizi okuyan garsonların tepsiye koydukları çaylardan birini alıyoruz. Bir yandan çayı yudumlayıp, diğer yandan huzuru hissediyoruz.
Bizim tercihimiz bu mevsimde Çengelköy’ün doğal çikolatalı hamyenen ile böğürtleni. Bu arada otopark'a uğrayıp, burada yetişen hurmaların doyasıya tadını çıkarıyoruz, bir kaç tane de incir ağacına uzanıp midemize indiriyoruz. Çengelköy’ ün içinden geçip uzayan caddede adımlamaya başlıyoruz. Bu kez yönümüz Kuleli’ye dönük. Bir yandan araçlar diğer yanda tanımadığımız yayalar. Çengelköy bu pazar daha bir kalabalık. Sonra ver elini sahil yalıları. Çengelköy demek birazda yalı demek zaten. Evliya Çelebi zamanına kadar giden yalıların tarihleri değil ama bugünlerini düşünüyoruz.
Yenilenen restore edilen yalılar gözümüze çarpıyor. Boğazın incileri yalılar yıllara meydan okuyor. Kültürümüzün bu aristokrat yansıması yalılar ve üst bölgelerinde ki devasa siteler, Çengelköy’ü orta sınıf bir semt olmaktan uzaklaştırıyor. Geriye dönüp Çengelköy’ün dar sokaklarına giriyoruz. Çengelköy sokaklarında kâh bir çeşme, kâh bir ahşap konak, arkadaşlarımızı cezb etmeyi başarıyor. Yorgunluk belirtileriyle birlikte ver elini tekrar çınaraltı. Bu defa ertelenmiş mısır ziyafeti için beklemeye lüzum yok mısırlar haşlanmış. İnanılmaz bir sıcaklıkla elimize tutuşturulan süt mısırları ısırmak için beklemeye lüzum yok. İlk ısırmamızın ardından hepimizin ortak düşüncesi. İstanbul’un en güzel süt mısırı burada Erhan’ın kazanında pişiyor. Buralara gelip de mısırlardan yemeden gitmeyin diyorum. Sağlıkla kalınız...
Tunacan
Hüseyin A. Tuna
ÜSKÜDAR GENÇLİK MERKEZİ’NDE YENİ DÖNEM ÖN KAYITLAR BAŞLADI
Üsküdar Belediyesi’ne bağlı Üsküdar Gençlik Merkezi’nde, 15-30 yaş arasındaki gençler için birbirinden özel 17 sanat kursuyla yeni dönem kayıtları başladı.
“5. CUMBA EDEBİYAT ŞENLİĞİ” SONA ERDİ...
8-9-10 Kasım tarihlerinde Burhaniye mahallesinde bulunan Üsküdar Gençlik Merkezi’nde düzenlediğimiz edebiyat şenliğimiz tamamlandı.
ÜSKÜDAR BELEDİYESİ KENT LOKANTASI İBB BAŞKANI İMAMOĞLU’NUN KATILIMIYLA AÇILDI
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu: “Bunu Türkiye'nin her yerinde insanlar istiyor ve birçok belediye, hatta sadece CHP’li belediyeler değil, başka belediyeler de farklı isimlerle böyle bir ihtiyacı karşılama yönünde adımlar atılıyor”
BAŞKAN DEDETAŞ, ORDU KÜLTÜR BULUŞMALARI’NA KATILDI
Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş, İBB tarafından “Kültür Buluşmaları” kapsamında Yenikapı Etkinlik Alanı’nda düzenlenen 13. Ordu Günleri’ne katıldı.
BEYLERBEYİLİLER BULUŞTU
Beylerbeyililerin her yıl düzenlediği piknikli toplantı ekim ayında yapıldı.
TEMAD GENEL BAŞKAN ADAYI NECMİ TENGİLİMOĞLU'NUN ÜSKÜDAR TEMAD ZİYARETİ
Ülke genelinde 98 şubesi bulunan TEMAD'ın 19 şubesine yapılan bu ziyaret, yüzde yirmi gibi rekor bir orana sahip olması nedeniyle büyük ilgi uyandırdı.
ÜSKÜDAR’DA DÖNÜŞÜM AMAÇLI İMZALAR ATILIYOR...
“Üsküdar Yenileniyor” Projesi Kapsamında Acıbadem Mahallesi Baltepe Apartmanı İle Dönüşüm Süreci Başladı
CUMBA SİZLERİ BURHANİYE’YE BEKLİYOR...
Üsküdar da kurulan ve sanat edebiyat dünyasına katkılar sunan CUMBA Kültür Sanat platformu tamamı ücretsiz etkinliklerine sizleri bekliyor?
GENÇLER NEDEN GÖÇ EDİYOR
Ekonomist Turhan Bal: “Türkiye'de Gençlerin Yurt Dışına Göç Eğilimi, Teknolojik Kayıplar ve Ülke Ekonomisi İçin Ciddi Tehditler Oluşturuyor”
ÜSKÜDAR “KENTSEL DÖNÜŞÜM BİLGİLENDİRME OFİSLERİ” KAPILARINI AÇTI
Üsküdar Belediyesi, “Üsküdar Yenileniyor” projesi kapsamında Kentsel Dönüşüm Bilgilendirme Ofislerinin ilkini Bahçelievler mahallesinde açtı